Gölbaşı ve Yollar

Şöyle bir baktım da en son yazımızı geçen yılın Ağustos ayında yazmışım, yaklaşık on aylık bir aradan sonra tekrar yazmaya başlıyorum.

Gölbaşı ve Yollar

Şöyle bir baktım da en son yazımızı geçen yılın Ağustos ayında yazmışım, yaklaşık on aylık bir aradan sonra tekrar yazmaya başlıyorum.

 Umarım yazılarıma devam edebilecek umutsuzluk duyguları tekrar ağır basmaz. En son yazımızda Karayollarına hitaben beklenti ve görüşlerimizi dile getirmiştik. Şimdi ise Gölbaşı kent içi yollarını dile getirmek istiyorum. Aslında bu yazdıklarımı aklı başında her bir vatandaş kabul eder, ancak millet olarak özümüzden ayrılarak benim adam senin adam davasına düştüğümüz için, kimi kabul eder kimi kabul etmez. Neyse bunlar çok su götürür en iyisi mi şimdilik asıl konumuza gelelim.

Evet, her defasında söylemekten imtina ettiğim ama söylemek zorunda kaldığım deprem ve sonrası ilçemiz en büyük, bina ve yapı yıkımı yaşayan yerleşim yerlerinden biri ( Allah bir daha yaşatmasın inşallah). Ama depremde tek etkilenen yer biz değiliz ki. Mesela yanı başımızda Kahramanmaraş il merkezi, Elbistan, Pazarcık, Türkoğlu, Gaziantep İslâhiye, Nurdağı ilçeleri bu yerlerdeki yıkımda bizim ilçemizden geri kalacak değil. Ama bu saydığım yerler ile Gölbaşı arasında dağlar kadar fark var. Bu yerlere gidince eğer orada yaşamıyorsanız, hani binaların yıkıldığını, depremin hangi bölgeleri tarumar ettiğini anlamakta zorluk çekersiniz. Adamlar yıkılan veya yıktırılan binaların enkazlarını kaldırmanın yanında o binaların yerlerini bile bir şekilde düzeltmişler kimi yere asfalt dökmüşler kimi yere kilit taşı, eğer orada yaşayan bir vatandaş değilsen veya önceden bilmiyorsan neredeyse depremin vermiş olduğu hasarı anlamıyor insan. Ama birde bizim ilçemize bakarsak tovda tooov.

Geçen yaz tozdan topraktan burunlarımızın içi bile yara, gözlerimiz kan çanağı oldu. Bu vücudumuzun dış yüzeyi, içini Allah bilir eminim ki önümüzde ki yıllarda ilçemizdeki, kanser vakaları ve solunum hastalıkları tavan yapacak. Kış gelince tam tozdan kurtulduk diye sevinirken daha beteri karşımıza çıktı. Her yer çamur deryası hem de nasıl bir çamur. Ekmek almaya fırına gitsen, canın sıkılmıştır bir bakkala uğrayayım desen, her adımını özenle itina ile seçerek atmak zorunda kalıyordun. Ama ne kadar dikkat edersen et elbiselerin çamur sıçramalarında az veya çok nasibini alıyordu. Hele birde biraz çarşıyı gezeyim desen veyahut biraz acele işin varsa aman Allah’ım sanki çamur banyosu yapmışa dönüyordun. Birde nasıl bir çamursa yıkamayla çıkmıyor bir türlü, çitilesen olmaz, çamaşır makinasına iki defa atsan olmaz. Otları derilmemiş kaysı bahçesindeki kayısıların üzerindeki çil gibi dizilmiş çamur lekeleri elbisenin üzerine. 

Önemli olan bu söylediklerimi yaşamamaktı. Yazın tozu, kışın çamurunu gördükten sonra bu söylediklerimin inanın hiçbir önemi yoktur. Kurt geçirdiği kışı unutur ama yediği ayazı unutmazmış. Hele bakalım bu çile daha ne kadar reva görülecek bize. Şimdi bazıları diyecek ki, araban yok mu? Arabanın olması çare mi? Yollar her yağmur yağdığın da köstebek yuvası diyesim geliyor ama inanın az olur. Araba ne yapsın bir çukurdan kaçayım derken bir başkasına yakalanıyorsun. Arabaların ön düzeni hak getire. 

Şimdi ilçenin bir tarafında şehir içi yolları asfaltlama işi başladı. Kimi geçici diyor, kimi İller Bankası ihale etmiş diyor. Kim ne demiş ne dememiş bir şey diyemem ama benim gördüğüm o çukurları gördükten sonra yapılan asfaltlama güzel gözüküyor. Belki ölümü gördüğümüz için sıtmaya razı oluyoruz ama yine de yapılan işin kötüsü olmaz diyerek desteklemek boynumuzun borcu. Yalnız bu hızla devam ederse en azından bu yazımızı da toz toprak içerisinde geçireceğiz. Bilmem yeni kışa yetişir mi? 

Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Her yağmur yağdığında Greyderin başında yolları kürüyen operatör Kadir Usta’ya teşekkürü bir borç bilirim. Benim gözümde yaptığı geçici bir çözüm de olsa en azından elinden geleni yapıyor. Peki, neden geçici çözümlere bile teşekkür etmek zorunda kalıyoruz. Dilimin döndüğünce anlatayım. Özellikle Mimar Sinan Mahallesi ve Yeni Kent Mahallesinde, kısmen Asfalt Mahallesin de yapılan kanalizasyon ve şehir içi su şebekesinin yenilenmesi için eşilen yollarda oluşan çukurlar yamada olsa asfaltla kaplandı. Yolun yapısı bozulsa da en azından toz toprak o kadar fazla olmadı. Ama bu diğer mahallelerde öyle olmadı kilit taşı veya asfalt olan yolların eşilen kısmına çağıl döküldü. Dökülen çağıl yazın toz oldu, yağmurda çamur oldu birde üstüne araçlar geçince her adım başı ayrı bir çukur oldu. Bunu örtmek için tekrar tekrar çağıl döküldü. Zemin toprak olsa oturur. Ancak yolun büyük kısmı asfalt ve kilit taş ile döşendiğinde üstüne çağıl dökmek yollarımızı daha fazla bozdu. Ver hâsılı ama bilerek ama bilmeyerek “kaş yapayım derken göz çıkarmak” tamda bu durum için cuk oturuyor.   

Şimdi bunlar için yetkililer onlarca bahane, aksaklık öne sürebilirler, haklıda olabilirler orası vicdanları ile kendileri arasında ben o işe karışmam. Günün sonunda bizimle aynı durumda olan diğer yerleşim yerlerine baktığımda neden bizim ilçemizde onlar gibi olmadı diye hayıflananlardanım. Ayrıca yolların tozu toprağını ve de çamurun çilesini çeken biri olarak ben az söyledim yetkililer çok anlasın…